GIS UZMANLARI BULUŞMA YERİNE HOŞGELDİNİZ.

GIS UZMANLARI BULUŞMA YERİNE HOŞ GELDİNİZ.
Bu blog ile; 1995 yılından bu yana yaptığım çalışmalardan elde ettiğim know-how'u tüm gis kurucuları ve yöneticileri ile paylaşmak ve ülkemizde oluşan kavram karmaşalarına tecrübelerime dayanarak açıklık getirmek ve ortadan kaldırmak istiyorum. GIS ya da kent bilgi sistemi kurmanın ve sonuçta bir kenti akıllandırmanın sanıldığı kadar basit olmadığını, yapılan hatalar ve doğruları ile birlikte ortaya koymaya çalışıyorum. Hepinizi bu çabaya katkı sağlamaya davet ediyorum.
Sonuçta kenti kablolu ya da kablosuz bir network ile kapsamanın akıllı kent için yeterli olmadığını, elektrik, gaz, su, kanalizasyon v.b altyapılar ile trafik, ulaşım, sağlık, enerji, istihdam yönetimi, afet kurtarma ve erken uyarı sistemleri, eğitim, güvenlik v.b. unsurların da akıllandırılması ve entegre çalışmaları gerekir. Makro düzeyde geleceğe yönelik tehditler, ihtiyaçlar ve bunlara karşı alınacak tedbirlerin planlanması da unutulmamalı tabi...

15 Kasım 2010 Pazartesi

İSTANBUL ANADOLU YAKASINDA DEPREMDEN KORKMUYORUM!

UYDU GÖRÜNTÜSÜNDEN KUZEY ANADOLU FAY HATTI ANALİZİ
           2002 yılında elde edilen ve NİC inşaat'ın yıllık takviminde yayınlanan aşağıdaki uydu fotoğrafı önemli bir gerçeği ortaya koyuyor. Görüntü Marmaranın deniz dibi jeolojik yapısını göstermektedir.

             Bu uydu fotoğrafında marmara denizinin dibi, dahası deniz tabanındaki jeolojik çatlaklar (Fay hatları) incelenmiştir. Resimde kuzey okunun hemen gerisinde, dip tarafında ve Çınarcık basenine inen uçurumun üzerindeki düzlüğün ortasında adaları görmektesiniz. Bu adalar istanbulun şirin ve doğa harikası ADALAR ilçesinin adalarıdır. Bu adaların, ortasında bulunduğu düzlük ise marmara denizinin suları ile dolu olan ve adaların etrafını çevreleyen deniz kısmıdır. Bu adalardan sonra kuzey okuna doğru daha yüksek dağlar görünmekte. Onlar ise Kartal ilçesidir. Yüksek kesimleri yakacık tepesini en yüksekler ise AYDOS ORMANLARInın bulunduğu AYDOS TEPESİdir.
            Adalar ilçesinin adalarının fotoğrafta görülen yüksekliği gözlle deniz seviyesinin üztünde kalan yükseklik değil deniz tabanından itibaren yüksekliğidir. Tabi bu yükseklin deniz seviyesi üzerinde gözle görülen yüksekliğin en az iki katından daha fazladır. Bunu adaların deniz tabanından itibarenki yüksekliklerini gözünüzde canlandırın diye söyledim.
            Şimdi bir de adalardan itibaren Marmara denizinin ortasına (Çınarcık basenine) doğru gelin ve adalardan az sonra oluşan ve dibinde çınarcık baseninin bulunduğu uçuruma bakın. Ucurumun üstü ile adalar arasındaki mesafeyi, Adalar ile kartal sahili arasındaki mesafe ile karşılaştırın. Adalar-kartal sahili arasının, adalar-Çınarcık baseni uçurumu arasındaki mesafenin iki katından daha fazla olduğunu göreceksiniz.
            Ayrıca; Adaların ve aydos tepesinin yükseklikleri ile Çınarcık baseni uçurumunun derinliğini bir karşılaştırın. Bu çukurluğun derinliğinin, adaların 5-6 katı, aydos tepesinin de yaklaşık 1,5 katı kadar olduğunu göreceksiniz. Aydos tepesi 550 rakımlı bir tepedir. Bilindiği gibi rakım deniz seviyesinden itibaren olan yüksekliktir. Bunun bir de deniz seviyesi altında olan kısmı var elbet. Bunu ihmal etmiş bile olsak çınarcık baseni uçurumunun 1,5-2 km. kadar bir derinliğe sahip olduğunu tahmin etmek zor olmayacaktır.
            1999 depreminde kırılan ve büyük İstanbul depremini üreteceği belirtilen fay hattının Çınarcık baseni olarak gösterilen yerdeki fay hattı olduğunu hatırlayalım. Ayrıca Kara deniz, Marmara denizi ve Ak denizin de jeolojik çağlarda 10 şiddetinden kat kat daha şiddetli büyük depremlerin bu denizlerin bulunduğu yerlerdeki kara parçalarını çökertmesi sonucu oluşan çokurluklara okyanus sularının dolmasıyla oluştuğunu da biliyoruz. (En azından bilim adamlarının tahminleri bu yönde)
            Şimdi bu iki bilgiyi yorumlayıp kıyaslayalım. Mesafe ve yüksekliklerin kıyaslamasını yapmıştık zaten. Çınarcık baseni uçurumunu oluşturan kaya kütlesi öyle büyük ve öyle sağlam imiş ki, koca koca denizler oluşturacak kadar büyük depremler bile bu kaya kütlesini kıramamış. Kaldıki İstanbulda beklenen depremin beklenen büyüklüğü 7 ile 10 arasıdır. Yalova depremi de 7.4 şiddetindeydi. Bu şiddetler Türkiyeyi çevreleyen denizlerin oluşmasına sebep olan depremlerin şiddetlerinin yanına bile yaklaşamaz.
            Bu durumda pendik, Kartal ve Maltepe ilçelerinde ve hatta İstanbul anadolu yakasının tamamında, depremden çok ta korkmamak gerektiği sanırım anlaşılmıştır.
Peki, hiç mi korkmayacağız? Mışıl mışıl uyuyacakmıyız? Elbetteki hayır. Yapılarımızı sağlam yapmak ve sağlam yere yapmak alabileceğimiz en önemli tedbirdir. Bir kere inşaatlarımızı deprem yönetmeliğine göre projelendirmeli ve buna göre malzemeler ile inşa etmeliyiz. Peki, "...sağlam yere yapmak..." derken ne demek istedin? derseniz izah edeyim. İstanbulun anadolu yakası güveenli bölge derken geneli kastediyoruz. Sonuçta aralarda ve özellikle tepe ve yamaçların aralarında alivyon dolgu alanlar mevcut. Bu alanlar yumuşak zeminleri oluşturmakta.


              Yukarıdaki grafikte, deprem dalgalarının yayılırken sert zeminlere geldiğinde şiddetini kaybettiğini ama bu sert zeminden  çıkıp tekrar bir yumuşak zemine geldiğinde şiddetini tekrar artırdığını açıkça görmekteyiz. Bu yüzden evlerimizi münkün olduğu kadar kayalık zeminlere (Tepeler ve yamaçlar da her zaman sağlam ve kayalık olmayabilirler) yapmalıyız. Zayıf ve gevşek zeminlere yapı yapmak zorunda isek, bunun da mühendislikte çözümleri var elbette. Kazıklı temel gibi. Ama bu tip extern çözümlerin pahalı olduğunu da unutmamak gerekir. Yapılmış binalarımızın da bir an önce güçlendirilmesi gerekiyor. Bu önlemler alındıktan sonra burada depremden çok ta korkmaya gerek yok.
Elbetteki Yüce Allah'ın takdir ettiği vakit gelmiş ise ve de ölüm şeklimiz deprem olarak yazılmış ise bundan kaçış yoktur. Bu konu yazımın konusu dışındadır.
               TSUNAMİDEN DE KORKMAYIN!
              Deprem anında tsunami oluşması her yerde görülebilecek bir olay değildir. Depremlerin sonucunda tsunami oluşturan etken depremlerin oluş şekilleri ve deprem bölgesindeki kayaçların yapılarıdır. Yakın zamanlarda deprem olupta tsunami yaşanan bölgeler ile ülkemiz arasında farklılıklar vardır.

             
               Yukarıdaki şekil tsunami oluşumuna elverişli bir yapıdaki kayaçları gösteren bir çizimdir. Bu çizimi izaha geçmeden önce depremin oluş şekillerine de bakmak lazım. Birisi Yukarıdaki gibi kayaçların olduğu bölgelerde kayaçları yatayda hareket ettiren depremler, diğeri ise kayaçların düşey yönde hareket ettiği depremlerdir. Birinde kaya kütleleri yatay olarak birbirleri üzerine geçmektedir. Diğerinde ise kaya kütleleri altlarının boşalmasından dolayı çökmektedir.
               Konumuz, yatay hareketle oluşan debremlerdir. Bu depremlerin oluşabilmesi için buna elverişli kayaç zeminler gereklidir. Başka yerlerde böyle depremler oluşmazlar. Şekil incelenecek olursa A ve B tipi iki kaya kütlesinin varlığı görülür. Bu kayaçlar deprem sırasında birbirlerine doğru hareket ederler. Deprem deniz içinde oluyorsa birbiri üzerinde kayan kayaçlar hareketleri sırasında deniz suyuna bir kuvvet uygular. Bu kuvvetin etkisiyle deniz suyu kayaçların tersine doğru hareket eder. Bu durumda genellikle deniz suyunda önce bir çekilme görülür. Bu kısa süreli çeklime aslında tsunaminin tek ve en önemli habercisidir. Çekilen deniz suyu bir süre sonra fizik kanunları gereği çekildiği alanı doldurmak üzere hızla geriye doğru hareket eder. (GEL-GİT benzeri bir hareket) Bu hızla karaya doğru hücum eden deniz suyu dev dalgalar oluşmasına sebep olur ve bu da doğal olarak deniz kenarlarında dalga büyüklüklerine bağlı olarak sel baskınlarına sebep olur. Dalgalar ne kadar büyükse o kadar içerilere etki edebilir.
Ülkemizin %90'ını oluşturan yarımada ve etrafını çevreleyen denizlerin altında yukarıdaki şekilde gösterilen tipte kayaçlar yoktur. Bu nedenle ülkemizde böyle büyük tsunamiler oluşturacak depremler beklemek doğru olmaz. Tabiki deprek kıyıya yakın yerlerde oluyorsa (1999 depremi gibi) deniz suyunda bir hareketlenme olması normaldir.
Bloğumda Haziran 2010'da yazdığım KARTAL BELEDİYESİNDE GIS ÜZERİNDEN YAPILMIŞ OLAN BAZI ANALİZLER VE TEMATİK HARİTA ÖRNEKLERİ başlıklı yazımda Kartal ilçesi için 10 büyüklüğündeki bir depremin oluşturabileceği tsunami smilasyonunun sonuç görüntülerini bulabilirsiniz. Olmazya, hadi olursa diye yaptığım bu analizde Kartal ilçesinini hangi dalga boyunda nerelerinin su altında kalacağı görülmektedir.




Azmi GÜN

BİREYSEL BELEDİYECİLİK PROJESİ

Bu gün e-devlet ve e-belediye'den bahseederken aslında bilinmesi gereken şudur ki; tüm bu kavramların temelini KBS oluşturmaktadır. KBS literatüre belli başlı  tanımlarla girmiş ve kabul görmüş olmakla beraber aslında durum biraz daha farklıdır. Aslında KBS'nin olması gereken tanımı, hâlihazırda akademik çevrelerde de kabul gören tanıımlarının tam tersi şeklindedirr. Şöyle ki;


CBS'nin, coğrafi verilerin toplanıp, sınıflandırılıp, değerlendirildiği, işlendiği bir ana sistem olduğu ve bu sistemin çıktıları olarak elde edilen sonuç (Ürün) verilerin bilgi edinme ve raporlama amaçlı kullanılmasına da KBS denildiği ağırlıklı olarak kabul gören bir tanımdır.(Tayfun ÇAY. Selçuk Ün. BT Haber sayı...) Kabul görmüş bu tanımlara göre KBS, CBS'nin bir alt sistemidir. Hatta bazı akedemisyenler bunu bir sistem olmaktan öte bir raporlama aracı olarak görmektedirler.

Ancak; durum daha farklıdır. Tam tersine KBS bir ana sistemdir.

KBS: Kente ait her türlü verinin toplandığı, depolandığı, sınıflandırıldığı, işlenip sunulabilecek ve karar destek amaçlı kullanılabilecek duruma getirildiği sistemdir.CBS, ABS (Adres bilgi sistemi), YBS (Yönetim Bilgi Sistemi)  v.b. akla gelen gelmeyen tüm sistemler KBS'in bir alt sistemidir. KBS tüm sistemleri kapsar. Dahası KBS'nin kapsama alanını ve içeriği kurucusunun ya da tasarımcısının hayal gücüyle sınırlıdır. Bu sabit değildir ve kurucularına göre farklılıklar gösterebilir.

Örneğin: Bir ilcede kbs tasarımcısı ilçedeki tüm lokantaların listelenmesini isterken bir diğeri bunların adresleri ve oralara nasıl gidilebileceğini gösteren krokileri ile beraber görülmesini isteyebilir. Dahası diğer bir tasarımcı da bu lokantaların menülerini günlük değişimleri ile birlikte görmek ve hatta büryan , iskender vb. çeşitli özel yemekleri olan lokantaların da hangileri olduğunu bulunulan yere en yakından uzağa listeletmek isteyebilir.

Bu örnekte lokantaların yerleri ve harita üzerinde krokilerinin gösterilmesi coğrafi bir veri, adres olmakla beraber; bunların adresleri numerataj ve adres bilgi sisteminden gelmektedir. Lokantaların yemek uzmanlıklarına ve yemekleri sunuş şekline göre (Self servis gibi) sınıflandırma, günlük menülerini anında görme gibi içerikler başlı başına farklı bir sistem ortaya çıkarmaktadır.

"BİREYSEL BELEDİYECİLİK SİSTEMİ (BBS)"

Günümüzde KBS, e-devlet, e-belediye, e-hizmet gibi kavramların içleri boşaltılmış durumdadır. Aklına gelen kendince bir tanım yapmaktadır. Eline çantayı alan, kurumların kapılarını çalmakta ve "KBS satıyorum, alırmısınız?" şeklinde sorularla kurumlara özellikle de belediyelere kbs satmaya çalışmaktadırlar. Bir internet sayfasını yayına açan belediyeler kbs kurduklarını, e-belediye oldujlarını iddia etmeye başlamaktadırlar. Bu iş bu kadar basit midir acaba?

İşte bu nedenle Kartal Belediyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü olarak bizler farklı bir platform ortaya koymak istedik. Tüm bu kavram ve tanım karmaşasına son vermek amacıyla kendi tanımladığımız yeni bir sistem tasarladık be uzun vadeli planlarını yaptık. Ve adım adın uygulamaya başladık.

Bu sisteme diğerlerinden ayıran "BİREYSEL BELEDİYECİLİK SİSTEMİ (BBS)" adını verdik. Nedir bu BBS ?

BBS: Paydaşların kendi talep ettikleri ve edecekleri hizmetleri kendilerinin belirlediği, kendilerinin bu hizmetleri ürettiği yada üretimine doğrudan katıldığı, yönetimin değil yönetişimin ön planda olduğu, bilgilerin sadece paydaştan kuruma değil her iki yöne doğru hareket edebildiği ve hizmetin merkezileşmeden ziyade yerelleştirilmesine yönelik bir sistemdir. Bu bir bilgisayar programı ya da bir sistemler bileşiğinden ziyade uzun soluklu bir HAYATI KOLAYLAŞTIRMA PROJESİdir.

Burada paydaş kelimesi bilinçli olarak vatandaş kelimesinin yerine kullanılmıştır. Bu kavramın içine sadece vatandaş değil diğer kamu kurumları, kamu hizmeti veren özel kuruluşlar, özel işletmeler ve sivil toplum örgütleri girmektedir.

Aşağıda BBS'nin bileşenleri yer almaktadır. Üzerinde Kartal belediyesindeki gelinen durum renklerle gösterilmiş olup lejantında renklendirme ile ilgili detay mevcuttur. Diğer makalelerde BBS ile ilgili ayrıntılı bilgiler verilecektir.



Azmi GÜN.
e-belediye uzmanı

9 Kasım 2010 Salı

BİLİŞİM (IT) YATIRIMLARININ PERSONEL İSTİHDAMINA ETKİSİ

                Bilişim (IT) yatırımları oldukça yüksek bütçeler gerektirir. Bu büyüklük görecelidir. Bir defa yatırım yapmakla işiniz bitmiyor. Kırılma noktası da burası aslında.
IT yatırımları yazılım ve donanımlardan oluşan iki ana bileşenin temini üzerinde kurgulanır. Yatırımın yapıldığı tarihte bu iki bileşen de en yeni teknolojiler ile günün gerektirdiği en iyi işlevselliği karşılayacak niteliklerde olmalıdır. Bunu özellikle vurgulamamın nedeni, yazılım ve donanımların çok hızlı gelişmesi ve buna paralel olarak ta yapılan yatırımın aynı hızla eskimesidir. Bu gün aldığınız bir bilgisayar yarın eski teknolojidir. Bunun gibi aldığınız her türlü donanımı günün teknolojisi ve ihtiyaçlara göre sürekli revize ve modernize etme ihtiyacı vardır. Yazılımlarda da durum farklı değildir aslında. Kentlerin ve insanların gelişen teknoloji ile birlikte kurumlardan beklentileri de artmakta ve değişkenlik kazanmaktadır. Bu durumda yazılımlar da bu ihtiyaçları karşılayacak modernizasyonu anlık olarak gerçekleştirebiliyor olmalıdır.
Bu özellikleri nedeniyle sürekli modernize ve revize edilmesi gereken IT bileşenlerine yapılan yatırımlar da sürekli olarak para harcamayı gerektiren bir sürecin başlangıcıdır aslında.
IT yatırımlarının önündeki bir diğer sıkıntı da tepe yöneticilerinin teknolojiye ve IT sektörüne uzak olanlar karşısında yaşanmaktadır. Tabî ki tüm yöneticiler IT kökenli olmak zorunda değildir ve böyle bir beklenti de yok zaten. Ancak teknolojiye ve özellikle de bilişime yapılan yatırımlar lüzumsuz olarak görülmekte ve bu nedenle de IT yatırımlarına karşı çıkıldığı gözlenmektedir. Bu durum özellikle merkezi yönetimin e-devlet politikalarını vurmaktadır.
Bilişim yatırımlarının önündeki bu iki sıkıntının aşılması bağlamında tepe yöneticilerine anlatılması ve kabul ettirilmesi gereken hususlardan biri de IT yatırımlarının istihdama etkisi ve iş süreçlerinin hızlanması ve kısalması ile sağlanacak tasarrufun ortaya konulabilmesidir.
IT yatırımları:
·         İş süreçlerini kısaltır.
·         Gereksiz bürokrasiyi azaltır ve ortadan kaldırır.
·         Tekrarlanan iş ve işlemleri ortadan kaldırır.
·         Yapılan ancak diğer birim ve personelin haberi olmadığı için yapılmamış gibi görünen işlerin atıl kalmasını ve tekrar yapılmasını önler. (Yapılan işten tüm kurumun bilgisi olur.)
·         Buna karşın yapılması gerektiği halde atlandığı veya gözden kaçtığı için yapılamayan ve bu nedenle projelerde başarısızlığa bile neden olabilen işlerin ve süreçlerin atlanmasını engeller.
·         Kurumda tüm birimler ve personelin tamamı bir entegrasyon içinde çalışır ve böylece kurumda hakiki manada bir bütünleşme ve entegrasyon sağlar.

Bu etkileriyle IT yatırımları kurumun personel istihdamı politikasını da değiştirir. Kurumda bir iş daha az personel ile eskiye göre daha hızlı, daha kolay ve daha verimli görülebildiği için bu iş alanında personel istihdamında azalma görülecektir. Kurumların tüm işleri için hemen hemen aynı durum söz konusudur.  IT yatırımları yapıldıkça ve kurumda verimli bir şekilde ve tam entegrasyon ile kullanılmaya başlandıkça ister istemez insan kaynakları politikası değişecektir. Bu değişim;
·         Personel sayısında azalma
·         Personel profilinde ve branşlarında değişim (Eğitim ve uzmanlık alanlarına göre istihdam)
·         Personel kalitesinin ve kalifiyeliğinin artması
·         Yeni personel profillerinin i.k. politikasına katılması
Şeklinde olabilir.
Kurumlarda yukarıdaki değişim değerlendirilecek olursa, yeni istihdam alanlarının açılmış olmasına karşın genel olarak kurumun personel sayısında bir azalma olduğu gözlenecektir. İK uzmanları, Halkla ilişkiler uzmanları, Çağrı merkezi ve anketörler, ar-ge ve proje uzmanları, ISO ve kalite yönetim uzmanları, sosyal gelişim uzmanları gibi alanlar yeni istihdam alanlarına örnek gösterilebilir. Bu süreçte personelin öğrenim seviyesinin de yükseldiği görülecektir.
                Kurumun genelinde görülen bu değişim sürecine aykırılık gösteren tek birim, IT birimidir. IT yatırımları iş süreçlerini otomize etmekle birlikte bu süreçlerin kontrol ve takibi ile bu yeni süreçler konusunda gerekli eğitimlerin yükünü IT birimlerine kaydırmaktadır. Diğer birimlerin iş süreçleri azalır ve kalanlar da kısalır iken IT birimlerinde mevcut iş süreçleri uzamakta ve bunlara yeni süreçler eklenmektedir.
Bu durum bilgi işlem birimlerinde üç ana etki yaratmaktadır.

  •  Bilişim sistemleri sayı olarak arttığı ve büyüdüğü için bunları kontrol emek ve sürekli çalışmalarını sağlamak zorlaşacak 
  • Bu sistemlerin bakım ve işletim süreçlerinin takibi ve sürekli modernizasyonu ve revizyonu için ve  birimlerin her gün artan ve değişen ihtiyaçlarını karşılayacak inceleme, raporlama ve ar-ge işlemleri artacak ve zorlaşacak.
  • Diğer birimlerin süreçleri bu yeni sistemler üzerinde takip edildiği için, IT biriminin süreçlerine, diğer birimlerin işlerinin sağlıklı işlemelerini sağlamak ve bunları sürekli izlemek gibi ilave süreçler  eklenecek.
Bu durumda kurumun diğer birimlerinin tersine bilgi işlem birimlerinde personel sayısının artması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Uygulamada da buna ihtiyaç duyulduğu gözlenmektedir.

Burada IT yatırımlarının personel istihdamına etkisinin, kurumun diğer birimleri ile IT birimleri arasında ters orantılı olduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer birimlerde personel azalırken IT birimlerinde artmaktadır. Ancak bu sonsuza kadar böyle gidecek değildir. Burada da bir doyum noktası vardır. Yatırımlar yoğunlaştıkça diğer birimlerde hızlı bir azalma görülür. Bu azalma personel sayısının optimum düzeye ulaşmasıyla duracak ve yatayda sabit bir grafik izleyecektir. Buna karşın ilk zamanlarda IT personelinde hızlı bir artışa ihtiyaç duyulacaktır. Bu artış ta optimum seviyede sabitlenecektir. Ancak diğer birimlerin aksine bir dönem maksimum seviyeye ulaşan IT personeli sayısı sistemler tam kapasite ve gerektiği gibi çalışmaya başladıktan sonra azalma gösterecek ve yatay grafik ortada bir yerde sabitlenecektir.
IT yatırımlarının istihdama etkisi grafikle aşağıdaki gibi gösterilebilir.


Azmi GÜN
e-belediye uzmanı