GIS UZMANLARI BULUŞMA YERİNE HOŞGELDİNİZ.

GIS UZMANLARI BULUŞMA YERİNE HOŞ GELDİNİZ.
Bu blog ile; 1995 yılından bu yana yaptığım çalışmalardan elde ettiğim know-how'u tüm gis kurucuları ve yöneticileri ile paylaşmak ve ülkemizde oluşan kavram karmaşalarına tecrübelerime dayanarak açıklık getirmek ve ortadan kaldırmak istiyorum. GIS ya da kent bilgi sistemi kurmanın ve sonuçta bir kenti akıllandırmanın sanıldığı kadar basit olmadığını, yapılan hatalar ve doğruları ile birlikte ortaya koymaya çalışıyorum. Hepinizi bu çabaya katkı sağlamaya davet ediyorum.
Sonuçta kenti kablolu ya da kablosuz bir network ile kapsamanın akıllı kent için yeterli olmadığını, elektrik, gaz, su, kanalizasyon v.b altyapılar ile trafik, ulaşım, sağlık, enerji, istihdam yönetimi, afet kurtarma ve erken uyarı sistemleri, eğitim, güvenlik v.b. unsurların da akıllandırılması ve entegre çalışmaları gerekir. Makro düzeyde geleceğe yönelik tehditler, ihtiyaçlar ve bunlara karşı alınacak tedbirlerin planlanması da unutulmamalı tabi...

29 Mart 2011 Salı

MOBİL DEMOKRASİ NEDİR?

http://www.mobildemokrasi.org.tr/images/md_r3_c2.jpg



MOBİL DEMOKRASİ

                2006 yılından beri faaliyet gösteren Mobil Demokrasi Derneği; 2008 yılından itibaren bünyesinde kurduğu Mobil Demokrasi Akademisi ile kendi eğitim faaliyetlerini yürütmektedir.
               Mobil Demokrasi; yaşadığı kentin sorunlarına sahip çıkarak, yerel yönetimin ürettiği politikaları denetleyen ve dönüştüren aktif vatandaş davranış modelini desteklemek ve yerel yönetim anlayışına yeni bir bakış açısı kazandırmak amacıyla hareket eden bir platformdur.
               Mobil Demokrasi; kentin resmi ve özel kurumları ile halkı arasındaki iletişimin etkinleştirilmesi ve yoğunlaştırılması üzerinden yönetişim anlayışını geliştirmek niyetindedir. Bu niyetten hareketle, Mobil Demokrasi Platformu; iki ayrı kol üzerinden çalışmalarını yürütmektedir. Bunlardan ilki belediyelerdir ki; burada su ve elektrik kesintileri, trafik düzenlemeleri, sağlık çalışmaları, turistik ve kültürel aktiviteler gibi başlıklar altında gerçekleşen faaliyetlerden halkın haberdar edilmesi söz konusudur. İkinci alan ise; kadın, çocuk, aile, sağlık, çevre, küresel ısınma, eğitim gibi konularda bir kent bilinci oluşturmak ve tiyatro, sinema, konser, sergi, panel ve sempozyum gibi kültür-sanat etkinlerine dair bir farkındalık yaratmak amacı taşımaktadır ve bu çerçevede kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütleriyle işbirliğine gitmek esas alınmıştır.
               Dolayısıyla yönetişim, sosyal belediyecilik anlayışı, kentlileşme bilinci, sosyal sorumluluk ve aktif vatandaşlık kavramları üzerinden okunabilecek sosyal bir oluşum olan Mobil Demokrasi Platformu’nun amaçlarını şöyle sıralamak mümkündür:
·         Vatandaşın, yönetim süreçlerinde katılımcı olarak rol alabilmesini desteklemek ve böylece demokratik kent kültürünün gelişimine katkıda bulunmak. 
·         Yerel yönetimin en temel basamağı olarak belediyelerin, kentlerine dair yaptıkları faaliyetlerin ve gerçekleştirmek niyetinde oldukları düzenlemelerin kent halkının talep, öneri ve şikâyetlerinden hareketle geliştirilmesini sağlamak ve bu bağlamda bir iktidar mekanizmasının bir parçası olarak görülebilecek belediyelerin vatandaşı doğrudan muhatap almasını desteklemek.
·         Kadın, çocuk, aile, çevre, suç, istihdam gibi belirli toplumsal olgular üzerinde çalışmalarını yürütmekte olan kamu kurum ve kuruluşlarının projeleri, yayınları, eğitimleri ve faaliyetleri çerçevesinde kent halkının bilgilendirilmesini sağlamak yoluyla hem söz konusu kamu kurum ve kuruluşlarını vatandaşa yakınlaştırmak hem de toplumsal farkındalık bilincini geliştirmek.
·         Demokrasinin temel unsurlarından biri olarak görülebilecek sivil toplum örgütlerinin yaptığı çalışmaları ve projeleri duyurarak kent halkıyla irtibat kurmasını kolaylaştırmak ve vatandaşları toplumsal ve kültürel alandaki pratiklere yaklaştırmak.

Dernek MOBİL DEMOKRASİ SEMPOZYUMU adıyla bir sempozyum düzenlemekte.
Sempozyum ile ilgili ayrıntılara ulaşmak için buraya tıklayınız. 

18 Mart 2011 Cuma

8,9’LUK JAPONYA DEPREMi ÜZERİNE

8,9’LUK JAPONYA DEPREMi ÜZERİNE

         Japonya tarihinin en büyük felaketiyle karşılaştı. 8.9 şiddetinde bir deprem ve ardından 10 metreyi bulan dev dalgalara sebep olan tsunami…
            Depremle yatıp depremle kalkan Japonlar, depreme öyle hazırlıklılar ve öyle soğukkanlılar ki, 8,9’luk depremde dahi soğukkanlı ve sakin görüntüleriyle dikkat çektiler. Düşmesin diye masasının üzerindeki monitörü tutan adamın ve markette raflardaki ürünlerin dökülmesini önlemeye çalışan market çalışanı kadınların görüntülerine hep beraber şaşırdık.
Depremden sonra da soğukkanlılıklarını koruyan ve kurallara harfiyen uyan Japonlar bu disiplinleri ile de takdir topladılar.
            Japonya da yapılar o kadar iyi ve dayanıklı yapılmışlardı ki, depremde bir tane bile bina yıkılmadığı haberlerde öne çıkan sözler oldu. Ancak Japonya en büyük darbeyi tsunamiden aldı. O bölgelerde oluşan tsunamilerin hızlarının ilk oluştukları andan sonra okyanusta saatte 700-800 km’lere ulaştığı bilinmekte. Aynı dalgalar karaya ulaştıklarında hızları epeyce azalıyor ama yine de 70-80 km. ve yükseklikleri de 10 metre civarında oluyor. Bu bile bir felaket oluşturmak için yeterlidir aslında.
Evet, işte japonyayı felaket alanına çeviren de bu dev dalgalardı. Depremin zarar veremediği japonyayı bu dev dalgalar yıkmıştı. Havaalanı bir iç denize döndü. Denizin üzeri araba mezarlığına döndü. Evler, arabalar, denize sürüklendi. Sürüklenmeyenler de milyonlarca ton çamurun içine gömüldü. Gemiler karaya çıktı. Otoyolların ortalarında küçük teknelere rastlamak hiçte zor değil. 5000 den fazla ölü ve onbinlerce kayıp var. Belki bunların çoğu bulunamayacaklar. Okyanusa sürüklenmiş olma ihtimalleri çok yüksek…
            Japonya bunlarla uğraşırken aslında daha büyük ve sadece Japonya ile de sınırlı kalmayıp tüm dünyayı etkileyebilecek bir felaketle karşı karşıya olduğunu fark etti. Nükleer santrallerden birine denizden soğutma suyu taşıyan kanallar hasar görmüştü. Yakıt çubukları yeteri kadar soğutulamıyordu. Ardı ardına patlamalar meydana geldi. Yeni bir Çernobil faciası kapımızdaydı.
            Tüm dünyaya yardım çağrısında bulunan japonyaya yardım etmek tüm ülkelerin boynunun borcudur. O santraldeki bir felaket sadece Japonyanın değil başta Amerika birleşik devletleri, Çin ve japonyayı çevreleyen diğer ülkeler olmak üzere tüm dünyayı etkileyecektir. Türkiye 36 kişilik bir yardım heyeti ile üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Diğer ülkeleri de göreve ve yardıma biz çağırıyoruz. Haydi Amerika, Haydi Rusya, Almanya, İngiltere… Haydi, nükleer santral tecrübeli devletler. Yarın bir gün sisin de başınıza böyle bir felaket gelebilir…
            Gelelim vaziyetin Türkiye için ne anlam ifade ettiğine.
            Türkiye’de bu kadar büyük bir deprem olma olasılığı çok düşük. Hele hele de böyle büyük tsunamiler oluşturacak depremler hiç olmaz. (Detaylı bilgi için http://azmigun.blogspot.com/2010/11/istanbul-anadolu-yakasinda-depremden.html)
Ama bu bizi rehavete düşürmemelidir. Çünkü bizim binalarımız Japonyanın binaları kadar sağlam değil. Onda biri kadar bile sağlam değil. 8.9’luk depremde Japonyada bir tane bina yıkılmadı ama Türkiye’de 7 şiddetindeki bir depremde bile İstanbul yerle bir olabilir. Japonya’da binaları yıkan ve binlerce insanın canını alan deprem değil Tsunami oldu. Türkiye’de ise deprem kat kat daha fazla can alabilir. Bundan bir ders çıkarmak ve binalarımızı hızla dönüştürmek gerekiyor. Kentsel dönüşümün önemi burada ortaya çıkıyor. Devletin ve belediyelerin bu konuda vatandaşları bilinçlendirecek eğitsel kampanyalar başlatması gerekiyor. Hiç vaktimiz yok. Sırf siyasi olarak taraftar toplamak ve oy kaygısıyla kentsel dönüşüm projelerine karşı durmak kimin yararına…
            İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Vatandaş yeteri kadar bilinçlendirilir ve çeşitli kolaylıklar ve avantajlar sağlanarak teşvik edilebilir. Uygun şartlarda ekonomik destekler de sağlanabilir. Uluslar arası fonlardan kaynakta sağlanabilir.
Bu iş devlete düşüyor. İktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasilerimizi ve tüm devlet organlarımızı ve özellikle de altyapı hizmetiyle görevli genel müdürlüklerimizi bu konuda göreve çağırıyorum. Hatta bir vatandaş olarak vekillerimi bu konuya duyarlı olmakla görevlendiriyor, bunu emrediyorum. Beyler! Konu bu kadar ciddi…
            Bir diğer konu da Türkiye’de yapılacak olan Nükleer santrallerdir. Diğer ülkelerde daha önceden yapılmış santraller iyi incelenmelidir. Yapılmış olan hatalar iyi değerlendirilmelidir. Eksikleri, kusurları iyi müşahede edilmelidir. Milyar dolarları yatırıp, hepsinden önemlisi de insanlarımızı sağlığından edip PARDON diyecek lüksümüz yok bizim. Vatandaş olarak bizim de yok, vekillerimizin hiç yok…
            Söylenecek o kadar çok şey var ki, bu satırları yazarken aklımdan geçenlere yetişemiyorum. Yaptığınız o kadar hata, atladığınız o kadar büyük riskler var ki, nutkum tutuluyor. Her geçen gün okuryazar oranının artmasıyla övünsekde maalesef halkımız hala cahil olabilir. Daha da önemlisi, geçim sıkıntısından, çoluğunun çocuğunun rızkını kazanma çabasından bu konulara kulak kabartmaya vakit ayıramayabilir. Bu da vekillerimizin ve vatanın en değerli zenginliklerini üç kuruşa satmış olanların hatasıdır. Bedelini bir gün fazlasıyla ödeyeceklerdir. Ama şimdi görev başında olan vekillerimiz, kamu yöneticilerimiz, valilerimiz, belediye başkanlarımız… Sizlerin bu hatalardan ders alıp bunları tekrarlamaktan kaçınmalısınız. Peygamber efendimizin sevgisine ve muhabbetine, Yüce Allahın da iltifatına mashar olmuş bu millete bunları yapmak hiç te akıl karı değildir. Bu milletim her bir ferdinin 20 parmağı birden yakanızdadır bilesiniz.
            İşte bu bilinçle göreve çağırdığım vekillerimize tekrar sesleniyorum.
Sizler halkımızı bilinçlendirin, destekleyin, bir an önce deprem kuşağındaki kentlerimizden başlayarak binalarımızı dönüştürelim.
Termik santraller memlekete ve sağlığımıza zarar veriyor derken nükleer santraller kurmaya kalkıyoruz. Elbette kuralım. Tekniğin ve bilimin nimetlerinden faydalanmak halkımın da hakkıdır. Ancak siz vekillerimiz ve onların görevlendirdiği kişiler, uzmanlar teknolojiyi iyi inceleyerek hatasız birer projeyle hatasız iş çıkarmak zorundasınız. Yaptırdığınız işi iyi denetlemek ve kontrol etmek bu işin başıdır.  Bu yolda Muaffak olmak için de öncelikle denetim ve kontrol mekanizmalarını iyi kurmanız gerekir. Yoksa muvaffakiyet hayal olur…

Ey alemleri bir “OL” emriyle yoktan yaradan Allahım. Bu bilinçle Türk milletine hizmet etmeyi kendine görev bilen vekillerimizi ve kamu görevlilerimizi koru ve onları muvaffak kıl. Milletimizin sırtından kesesini doldurma ve yandaşlarını kalkındırma gayreti güdenleri de helak eyle. Başımızdan def eyle. Amin.



1 Mart 2011 Salı

İSRAİL'İN AKILLI SU YÖNETİM POLİTİKASI



Watering a thirsty planet

20 Feb 2011
Israel's advanced approaches to water scarcity position it perfectly to tap into markets targeting the world's most rapidly depleting resource.

By I.C. Mayer
Israel may be a land of milk and honey, but it is not blessed with an abundance of fresh water resources. In fact, the Sea of Galilee is the country's only natural lake and the rivers in Israel are quite modest in scale. Much of the southern half of Israel is desert and receives a meager amount of rainfall. Thus, the need to preserve and develop water resources has accompanied Israel since its formation - and even predated the establishment of the state.
The need for water resources was already a subject of discussion in 1898 when the visionary of the Zionist movement, Theodor Herzl, met with the German emperor in the Holy Land. And in 1937, more than a decade prior to statehood, the Mekorot national water company was created.
In the following decades, as part of Israel's efforts to address its water needs, Israeli companies have become world leaders in irrigation technology, water management and treatment, and desalination.


Today, the Israeli Ministry of Industry, Trade and Labor lists some 166 water tech enterprises, including 91 companies offering water efficiency solutions, 50 companies specializing in wastewater reuse and desalination, and another 25 offering water control and command systems.
In addition to serving the local market, Israel's water technologies can also be found throughout the world: Israeli water tech exports now total about $1.5 billion annually and the government is seeking to boost this number to $2.5 billion in 2011.



Smart irrigation solutions
Centuries ago, Middle East farmers planted unglazed pots adjacent to trees and periodically filled the pots with water, which gradually dripped through the pots to irrigate the trees.
Modern advances in plastics and micro-tubing led to a drip irrigation revolution spearheaded by Netafim, founded at Kibbutz Hatzerim in 1965. Modern drip irrigation systems offer 70 percent to 80% water efficiency, compared with 40% efficiency achieved with open irrigation.
Netafim is now a global company operating in more than 100 countries, with annual sales of more than $500 million. Another Israeli firm, Plastro Irrigation Systems, an early Netafim competitor, was acquired by John Deere in 2008.
Israeli R&D also contributed to subsequent improvements in irrigation technology, including sub-surface irrigation (delivering water directly to the plant's roots, thus further reducing evaporation), "fertigation" (distributing fertilizers through drip irrigation systems), methods to prevent salt accumulation at the plant's roots, and a new generation of drippers for hydroponics.
NaanDanJain Irrigation, for example, offers a smart irrigation management system that measures the crop root environment, calculates the crop's needs and automatically activates irrigation and fertilization in real time.
Other Israeli firms offering advanced irrigation solutions include:
• Galcon, established by Kibbutz Kfar Blum, is a leading manufacturer of computerized irrigation controllers and timers for a range of applications - from home gardens to agriculture and municipalities. Galcon's CityGal online smart irrigation system is installed in the new Olympic village under construction in London.
• Sadot Irrigation Systems offers the Shibolet irrigation and fertigation platforms for greenhouse applications. The company's résumé includes projects in Asia, Australia and Africa.
• Queengil has developed an advanced type of drip irrigation tape and connectors, special absorbent mulch film and other micro-irrigation products.
Israeli-developed products now account for about 50% of the global market for drip irrigation.
Water resource management
Israel has invested great efforts in managing its own limited water resources and Israeli companies have parlayed this experience to develop state-of-the-art water management systems for use throughout the world.
In 1953, the nascent state initiated an ambitious project - the National Water Carrier - to create a national water network. The project was designed by the Tahal engineering firm (then a government entity and now a private company) and was built and managed by Mekorot, the government-owned water company. Since its completion in 1964, this national pipeline has transported water from northern Israel, which enjoys relatively abundant rainfall and water sources, to the arid southern region, enabling the development of agriculture in the desert.
The National Water Carrier, which incorporates a network of aqueducts, tunnels, reservoirs and pumping stations, transports about 400 million cubic meters of water every year.
Tahal - the Hebrew acronym for "Water Planning for Israel" - continues to advise the government on water resource management, while also working in developing countries in Africa, Asia and Latin America. The group's expertise includes the planning and development of regional and national water supply systems, water treatment and desalination plants, wastewater treatment and system optimization.
In addition to the National Water Carrier, Mekorot's flagship projects include the Central Filtration Plant - one of the largest and most complex in the world, with an annual capacity of more than 500 million cubic meters; and the Dan Region Wastewater Treatment Plant (Shafdan) - the largest and most advanced in the Middle East, processing about 130 million cubic meters of wastewater annually. Mekorot has commercialized some of the water technologies it has developed over the years and exports about $500 million in water systems annually.


The Central Filtration Plant built by Mekorot at Eshkol is one of the largest, and most
complex in the world, with an annual capacity of 500 million cubic meters.
Combating leaky infrastructure
Once a water distribution system is in place, continual monitoring is critical to detect leaks and other faults. On a global basis, more than a third of the drinking water in municipal distribution systems (and up to 60% in some countries) is lost before it reaches the consumer. This translates into a loss of an estimated $15 billion in potential water revenues each year due to leaky infrastructure.
TaKaDu is an Israeli company whose mission is to address this problem by applying advanced mathematical algorithms and statistical models to analyze data that already exists in the water network and identify anomalies as early as possible. The company notes that its water-saving monitoring technology also cuts the large energy costs associated with transporting water. TaKaDu's software solution for water infrastructure monitoring has won broad international recognition as a 2010 Global Cleantech 100 Company, a 2010 Artemis Top 50 Water Company, a 2010 Red Herring 100 Europe Winner and a 2011 World Economic Forum Technology Pioneer.
Miya, part of the Arison Group, is also devoted to improving the efficiency of urban water systems in order to save both water and energy. The company has assembled a team of international affiliates and partners to offer comprehensive water efficiency solutions that include an assessment of a city's water system, full project planning, execution and maintenance. Miya is also investing in R&D on next-generation technologies in this field. CEO Booky Oren serves as chairman of Israel's major water tech conference, the biennial WATEC event, which aims to promote Israel as the "Silicon Valley of water." The next WATEC will take place in November 2011.
The Arad Group has developed what may appear to be a "flighty" idea to help detect water leaks. But it is no fly-by-night company - Arad was established in 1941 and sold more than $100 million of water meters in 2009. Its Arad Technologies subsidiary has developed wireless systems for managing water, electricity and gas networks, including a drone that receives leak alarms transmitted from water meters. This airborne leak-detection system is already being deployed in the United States and is expected to reduce water loss by up to 20%.
Curapipe has adopted a different approach to tackling the problem of leaky infrastructure. Instead of reacting to detected leaks, the company's proactive solution effectively seals tiny leaks in pipe networks (water, oil or gas) before they become large enough to be detected, and without requiring pipeline shutdown and excavation. According to Curapipe, existing monitoring systems typically detect leaks that release at least 1% of the pipeline flow. If the leak originates as a pinhole leak, as in the case of corrosion-induced leaks, it can be repaired by Curapipe's solution even at leak rates as low as 0.01% of the flow.
Israeli firms have also developed water-saving technology for use in the home. Virtually all homes in Israel are equipped with dual-flush toilets pioneered by Plasson Industries, based in Kibbutz Ma'agan Michael. More recently, SmarTap began manufacturing a digital electro-mechanical faucet system, "e-cartridge," which provides real-time information on flow rates and cumulative water consumption. Faucets equipped with e-cartridge can be programmed by individual family members with their preferred showering settings and maximum flow rate. According to SmarTap, the e-cartridge can reduce water consumption by 30% without noticeable change in the shower experience.
Water treatment
Israel is the world's leader in wastewater recovery, with a water recycling rate of about 75%, according to Mekorot. (Spain is the next largest water recycler with a rate of only 12%.) The recovered wastewater is used primarily for agriculture. This effort to reuse water has helped to spawn a large number of Israeli companies specializing in water filtration and purification.
Aqwise has developed a scalable wastewater treatment solution using plastic beads and a special aeration technology to accelerate the breakdown of wastes and increase the capacity of treatment plants. Aqwise was named a Global Cleantech 100 company in 2009 and was also recognized that year as the fastest-growing Israeli technology company. Its most recent technology is a next-generation DANA (dynamic anaerobic and aerobic) solution for wastewater treatment and energy recovery.
Founded in 1962, Amiad Filtration Systems has helped to provide clean water for industrial, municipal and irrigation users in 70 countries around the world. The company's filtration systems employ clean technology - no chemicals or polymers are used, and only a minimal amount of backflush water and energy is required.
Arkal Filtration Systems, based in Kibbutz Beit Zera, has also been providing water filtration solutions for several decades. Its systems feature a specially designed disc filtration technology, with polypropylene discs diagonally grooved on both sides to a specific micron size. Arkal's systems are used worldwide in industrial, municipal, commercial and agricultural applications.
Emefcy was formed in 2008 with the vision of fundamentally changing the economics of wastewater treatment by offering the added value of energy production. The company's innovative Megawatter system, based on microbial fuel cell technology, enables direct electricity generation or hydrogen production from wastewater. It also provides a unique treatment solution for organic wastewater with high salinity. Emefcy was recognized as a 2010 Cleantech 100 company and a 2010 Artemis top 50 water company.
Nitron, Israel's second largest water company after Mekorot, focuses on developing and implementing energy-efficient and environment-friendly SED (selective electro-dialysis) technology to remove nitrates from drinking water. The company has built 15 SED plants for municipalities and industries in Israel, with a total capacity of more than 2.5 billion gallons a year. Nitron is a subsidiary of Israel's biggest construction company, the Arison Group's Shikun Binui (Housing and Construction).
Desalination
Some 70% of the earth's surface is covered by water, but 97.5% of it is saltwater. The idea of removing the salt from seawater is not new - the proponents of desalination included Aristotle, Francis Bacon and Thomas Jefferson. There is even a biblical precedent for desalination: The book of Exodus tells how Moses was able to turn the "bitter" water at Marah into potable water.
The founding father of the State of Israel, David Ben-Gurion, also recognized the potential of desalination and encouraged R&D investment in this field. By the mid-1950s, desalination was already being used to provide drinking water in Eilat. In the 1960s, Israel began exporting various desalination technologies, including the vacuum freezing vapor compression (VFVC) process devised by Prof. Alexander Zarchin's R&D group. This group of scientists became the nucleus of the government-owned Israel Desalination Engineering (Zarchin Process) company, which is now privately held as IDE Technologies.
IDE Technologies has certainly proved to be worth its salt in the field of desalination: The company has deployed some 400 plants in 40 countries, with a total output of 2 million cubic meters of potable water per day. In Israel, IDE launched the world's largest sea water reverse osmosis (SWRO) plant in Ashkelon in 2005 and inaugurated an even bigger SWRO facility in Hadera in 2010. The company has also won a tender to build a 150 million cubic meter SWRO plant in Soreq. IDE's overseas activity includes a project to build China's largest desalination facility.

Desalitech aims to take SWRO desalination to the next level with its patented hydrostatic closed circuit desalination (CCD) technology. The company says its modular and scalable system can cut water production costs by more than 25% through energy savings and lower outlays for equipment and maintenance. Desalitech completed a successful pilot project in 2010 and is conducting joint research with General Electric, funded by the U.S.-Israel BIRD Foundation.
ROTEC (Reverse Osmosis Technologies) is a water treatment company developing novel technologies for improving desalination of brackish groundwater. The company's patented flow reversal (FR) technology is used to prevent scaling and bio-fouling (unwanted build-up of algae, microorganisms, etc.) in membrane desalination systems. Based on research originally conducted at Ben-Gurion University, the technology was chosen for two pilot desalination plants in Israel and Jordan under a NATO grant.
Water Security
Whitewater Security draws from Israel's expertise in two fields - security and water technologies - to help governments, municipalities, water utilities and high-risk facilities secure their water against accidental and intentional contamination threats.
The company's WaterWall water security management system offers a holistic range of solutions, tailored for each customer. Whitewater Security says its mission "is to become the world's foremost source for water security solutions by combining cutting-edge technologies with unrivalled expertise in water security issues facing the world in the 21st century." The company is playing an active role in formulating new international water security guidelines and serves as a consultant to the United Nations.
According to the UN, some 20% of the planet's population faces water shortages and this scarcity is expected to become even more acute during the coming decades. In fact, water is the world's most rapidly depleting resource and some analysts are calling water the "new oil" of the 21st century: The international water market is estimated at $450 billion and is growing at 7%-8% annually.
In light of the country's long experience in contending with water scarcity and its broad base of water tech know-how, Israel is well positioned to tap into this global market.

Water Technology
Dozens of Israeli companies are active in water technology. The Ashkelon Technological Incubator nurtures water startups, and the government's NEWTech (Novel Efficient Water Technologies) initiative is promoting Israel's water tech companies by providing R&D funding and marketing tools.
The Israeli water tech industry also benefits from innovative research conducted at Israeli universities, including Ben-Gurion University's Zuckerman Institute for Water Research, Hebrew University's Department of Soil and Water Sciences (departments.agri.huji.ac.il/soils) and the Technion's Grand Water Research Institute (gwri-ic.technion.ac.il).
Kinrot Ventures, an Israeli venture capital firm specializing in water tech startups, recently signed a strategic collaboration agreement with General Electric to help commercialize innovative water technologies. Kinrot's startup portfolio includes:
• Aqua Digital: innovative digital solutions for monitoring and measuring flow rates in water systems.
• Aquarius Spectrum: water leak detection system for municipalities. The online monitoring system is powered by innovative algorithms and uses distributed signal processing.
• Evina Biotech: unique biotechnological solution to filter out the acidic byproduct of chlorine that accumulates in swimming pools.
• Cool Tek-2-Go: on-demand instant water cooling or heating for use by soldiers, athletes, hikers and others engaged in outdoor activities.
• TACount: innovative technology that can detect a microbial infection in water in just minutes, instead of hours or days.
• Kolmir Water Technologies: ultrasonic technology for water and wastewater treatment that offers a significant reduction in treatment chemicals, lower operating costs and downsizing of operation modules.
• Diffusaire: low-cost and highly efficient aeration systems for the wastewater treatment industry. The technology offers a 50% savings in power consumption and capital costs compared to conventional aeration systems.
• HydroSpin: unique solution based on micro-generators inserted into water pipes to supply electricity for water monitoring and control systems in remote areas where other energy solutions are not available.
• EcoChemTech: multi-stage sedimentation process to produce high-value chemicals from desalination plant emissions, thus accelerating the return on investment in desalination plants.
• SPC Tech: smart pressure control system, based on a sophisticated two-stage pressure valve, designed to significantly reduce leakage and burst risks in residential water pipes.
• Wadis: technology for water and wastewater disinfection that promises to significantly reduce the total cost for water treatment. The company's ecological disinfection method is based on electrical pulse discharge.
• Eltav Wireless Monitoring: revolutionary remote valve monitoring, using advanced wireless technologies.
• PML (Particle Monitoring Technologies): patented electro-optical particle size analyzer (PSA) that checks for microbes and viruses in water. The laser-based technology enables automatic and continuous monitoring and differentiation of particles in water, before and after filtration.
Mekorot's WaTech Ventures Center provides beta testing facilities and technical and marketing support for water tech startups, including:
• Aquilyzer: modeling software for accurate evaluation and prediction of all essential hydrological parameters in wells and aquifers.
• Atlantium: hydro-optic disinfection system - an enhanced method of ultraviolet-based disinfection that incorporates advanced hydraulic and fiber-optic principles.
• Blue I Water Technologies: comprehensive analytical systems for use by municipalities and industry for total water quality management.
• CheckLight: innovative early warning solutions for rapid detection of contamination in drinking water, through the use of sensitized luminescent bacteria.
• Lesico Cleantech: novel electro-dialysis method for a number of desalination applications.

Kaynak:
http://www.mfa.gov.il

GİYİLEBİLEN BİLGİSAYAR

Bilgisayarını Giy Çık! (kent haberleri)

Kemer ve ceketlerde kullanılabilecek bu bilgisayarlar hayatınızı değiştirecek. Nasıl mı?
Bilgisayarını Giy Çık! (kent haberleri)AB 6. Çerçeve Programıkapsamında 48 ortağın yürüttüğü WearITWork (Giyilebilen Bilgisayar)projesi ile bilgisayarlar, endüstriyel ortamlardaki kıyafetlere entegre edilecek şekilde tasarlanıyor.
Kemer ve ceket gibi aksesuarlarla kullanılan maksimum 500 gramağırlığındaki sistem, gösterge, kamera, bilgisayar, alıcı ve güç kaynağından oluşuyor.

Gelecek yıl tamamlanacak projenin, otomotivden sağlığa, itfaiyeden uçak yapım ve bakımına kadar çeşitli iş kollarında yaygın kullanımı öngörülüyor.

Projenin Türkiye’den tek ortağı Mobilera Bilişim ve İletişim Teknolojileri Tic. A.Ş’nin yönetici ortağı Zeynep Sarılar Akaltan, giyilebilen bilgisayar projesinin AB Çerçeve Programları tarafından iki yıl önce onaylandığını söyledi. Akaltan, Almanya’dan Bremen Üniversitesinin yönettiği projenin küçük, orta ve büyük ölçekli işletmeler, üniversiteler ve araştırma kuruluşlarının da aralarında bulunduğu 48 ortaklı konsorsiyumu ile AB Çerçeve programları arasındaki en büyük projelerden biri olduğunu belirtti.
Gelecek yıl tamamlanacak projenin ana hedefinin, bilgisayar sistemlerinin endüstriyel ortamlardaki kıyafetlere entegrasyonunun uygulanabilirliği olduğunu söyleyen Akaltan, giyilebilen bilgisayar projesindeki çalışmaların 8 iş paketi üzerinden devam ettiğini bildirdi.

OTOMOTİV ÜRETİMİNDE PERFORMANS ARTIŞI

Akaltan, otomotiv sektöründe sık eleman değişimi nedeniyle yeni elemanların eğitiminden kaynaklanan çeşitli sıkıntıların bulunduğunu belirterek, giyilebilen bilgisayarların sektörde kullanılmasıyla bu sıkıntıların en aza indirgeneceğini söyledi. Akaltan, “Giyilebilen bilgisayarların rahat kullanımı, kolay anlaşılır yazılımları ve esnek özellikleri, çalışanların sisteme kısa sürede adapte olmalarını sağlayacak. Böylece üretim bandının durması gibi sonuçlara varan sorunlar da ortadan kalkacak” dedi.

HASTANE ÇALIŞANLARINDA İLETİŞİM SAĞLAYACAK

Giyilebilen bilgisayarların sağlık sektöründe de kullanılmasının öngörüldüğünü ifade eden Akaltan, yeni bilgisayarlarla hastanelerde teşhis ve tedavide doktorların hastane personeliyle rahat, hızlı ve hatasız her türlü iletişim kurabileceğini söyledi.

Hastalara uygulanacak tetkik, tahlil, ilaç yazımı gibi her türlü işlemin sesli ve görüntülü olarak dijital kayıt altına alınacağını anlatan Akaltan, “Doktor, tüm bu bilgileri üzerindeki giyilebilen bilgisayarlar aracılığıyla otomatik olarak alacak. Bu bilgisayarları, doktor, hemşire ve hasta da taşıyabilecek” dedi.

UÇAK VE HELİKOPTER BAKIMI

Uçak ve helikopterlerde karmaşık bakım işlemleri bulunduğuna ve bu sektörde de giyilebilen bilgisayarların kullanılacağına dikkati çeken

Akaltan, “Giyilebilen bilgisayarlar, bu gibi durumlarda çalışanların sesli ve görüntülü komutlarla yönlendirilmesini sağlayacak. Bir nevi, çalışanların asistanı gibi olacak. Arızalarda gereken tüm sıralı adımlar bilgisayarda yüklü olacak. Çalışanın yaptığı işlemleri kaydedecek ve sonrasındaki adımları da sırasıyla komut verebilecek” diye konuştu.

ACİL DURUM SENARYOLARI

Acil durum senaryolarında ise giyilebilen bilgisayarların pilot çalışmaolarak itfaiye teşkilatında uygulandığını aktaran Akaltan, bu sistemde de merkezle itfaiye arasında iletişim sağlanmasının amaçlandığını söyledi.

İtfaiye teşkilatında çalışanların zor ortam koşullarından etkilendiğine işaret eden Akaltan, şöyle devam etti: “İtfaiye çalışmalarında yoğun dumandan ve sıcaklıktan dolayı görüş alanı düşebiliyor. Bu tür zor koşullarda kullanıcı ile merkezin bağlantısının devam etmesi önemli. İtfaiye birliklerinin kendi aralarında haberleşme kurabilmelerinde bilgisayarların kullanılmasını öngörüyoruz.

Bunun yanında sistem sayesinde çalışanın işini kolaylaştıracak uygulamaların eklenmesi söz konusu. Örneğin uygulamalarda daha önce bir ekip tarafından aranan bir odanın aranmamasını ya da bir monitör yardımıyla itfaiyecinin aradığı bir alanın arkasını görebilmesini hedefliyoruz.”

SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR?

Projenin temelinde, hareket ve yükseklik gibi sensörler kullanılarak geliştirilen donanımlar ile kullanıcının hareketleri, ortam koşulları ve bilgileri algılanıyor. Çeşitli kaynaklardan elde edilen bu veriler, karar verme ve yorumlama uygulamaları sayesinde anlamlı bilgilere dönüştürülüp, giyilebilen ekipmanlara aktarılıyor. Ekipmanların ağırlığı, çalışana ek bir yük getirmemesi için maksimum 500 gram civarında tasarlanıyor.

Giyilebilen sistem içinde geliştirilen donanımlar arasında ekran görüntüsünün, gözlük şeklinde gözün önüne getirilmesini sağlayan ve Carl Zeiss tarafından hazırlanan giyilebilen başlık, ETH tarafından hazırlanan, kemer olarak takılabilir formatta taşınabilir bilgisayar, otomotiv sektöründe üretim kontrolünde kullanılan, sensör yüzeyli giyilebilen eldiven tarzında ekipmanlar bulunuyor.

TÜBİTAK NE DİYOR?

TÜBİTAK AB Çerçeve Programları Ulusal Koordinatörü Hüseyin Güler, projeile ilgili yaptığı açıklamada, giyilebilen bilgisayar projesinin çokortaklı olmasına değinerek, Türk araştırmacıların da bu tür projelerde yer almasının önemini anlattı. AB Çerçeve Programları’nın çıkış felsefesinin kamuoyunda sıkça dile getirildiği gibi fon sağlamak olmadığını, birden fazla kuruluşun bir araya gelerek rekabet öncesiortak teknolojiler geliştirme ortamı sağlamak olduğunu söyleyen Güler, şunları kaydetti:

“Bugün de dünyada teknoloji ve yeniliğin öncüsü olan şirketlerin on yılöncesine göre daha yaygın bir şekilde bir araya gelerek Ar-Ge’ye dayalı iş birlikleri oluşturduklarını, ortak araştırma platformları kurduklarını gözlemliyoruz. AB Çerçeve programları 3-5 yıl sonrasının teknolojilerinin geliştirildiği iş birliklerini destekliyor, katılımcılarına teknolojik iş birliği konsorsiyumlarına giriş hakkı tanıyor ve onları dünyanın önemli Ar-Ge oyuncularıyla buluşturuyor.

haber365
28 Şubat 2011 Pazartesi

27 Şubat 2011 Pazar

COĞRAFYACILARNEREDE?

COĞRAFYACILAR NEREDE?
Geçenlerde ilginç bir mail aldım. Maili gönderen şahıs, Coğrafi Bilgi Sistemleri konusunda Türkiye'yi ve Türkiye'de yapılan çalışmalar ile bu çalışmaları yapanları eleştiriyordu. Hem de ne eleştiri. Devlet organlarından akademisyenlere, CBS firmalarından kurumlarda bu konu ile iiştigal eden görevlilere kadar herkes ve özellikle haritacılar bu eleştiriden nasibini alıyordu. Açıkça, eleştirinin dili de bayağı kabaydı.
Neticede bu bir eleştiri idi ve saygı ile karşılamak gerekir diye düşündüm. Üslubu bu şahsın kendini ilgilendirirdi. Maile cevap verdim. 15 yıldır bu işle uğraştığımı ve ilk defa böyle bir mail aldığımı belirterek öncelikle üslubunu düzeltmesi gerektiğini yoksa tartışacak muhatap bulamayacağını belirttikten sonra her platformda kendisiyle münazarada bulunabileceğimi söyledim. 
Bana geri döndüğü mailinde şahıs; insanlara durumun vehametini anlatmanın tek yolunun böyle bir üslup kullanmak olduğunu söylüyordu. Elbetteki bu, O'nun görüşüydü. Ama bu şekilde kendine muhatap bulması da imkansız tabi ki...
Gelelim asıl meseleye:
Mevzu bahis şahıs, haritacıların bu işi sahiplenen tek kişilermiş gibi görünmelerine içerlemiş ve özellikle coğrafyacıların neden işin içine girmediklerini ve ya dahil edilmediklerini sorguluyordu. Türkiye'de uygulanan Coğrafi Bilgi Sistemi uygulamalarının coğrafyayla hiç alakası olmadığını ve bunları uygulayanların da bunu hiç umursamadıklarını, O'nların asıl amaçlarının CBS kurulumu perdesi arkasında ceplerini doldurmak ve koltuklarınısağlamlaştırmak gayreti içinde olduklarını belirtiyordu.
Bu iddialar beni üzdü tabi ki. Neticede ben 15 yıldır bu işle uğraşıyorum ve ne koltuğum sağlamlaştı ne de cebim para gördü. Mesai saatleri dışında harcadığım vakitler, bu nedenle ailemi ihmal etmiş olmam ve benzeri diğer fedakarlıklarımız da cabası... Arkadaşımız bu konuda oldukça yanılıyor. Konuyu daha yakından takip etmesini, CBS üzerine çalışan insanlarla birebir istişarede bulunmasını ve ülkemizin sosyokültürel ve ekonomik yapısını daha iyi ve tarafsız olarak analiz etmesini bekliyorum.
Haklı olduğu tek konu var ki, o da Coğrafyacıların konuyla hiç ilgilenmiyor olmalarıdır. Haritacılar başta olmak üzere jeoficikçiler, Jeologlar, Şehir plancıları gibi mesleklerin mensupları bu işi sahiplenmişler ve götürüyorlar. 15 yıldır CBS üzerine çalışan bir tane Coğrafyacı görmedim. Peki bu haritacılar olarak bizim suçumuz mu? Coğrafyacılara biz mi engel oluyoruz? Ya da onları biz mi bu alana yaklaştırmıyoruz? Elbetteki böyle bir şey yok. Gönül ister ki onlar da bu işin içine dahil olsunlar. Bizlere coğrafya alanında destek versinler. Coğrafi Bilgi Sisteminin coğrafyayla ilgili kısmı en iyi şekilde kendini buldun. Bu nedenle Coğrafyacı arkadaşlarımızı da aramıza katılmaya davet ediyorum. Bu memleket için ne yaparsak, bundan bizler ve bizim çocuklarımız, torunlarımız faydalanacaklar. Gelecek nesillere güzel bir memleket bırakmak boynumuzun borcudur. Bunun için tüm mesleklerin birlikte çalışması gerekir. Atatürk bu memleketi yalnızca haritacılara emanet etmedi...
Coğrafyacı arkadaşlar... 
Haydi iş başına. Bildiğini öğretmek yeterli değil. Çünkü dünya hızla değişiyor, teknoloji her gecen gün yeni gelişmelere gebe. Kendinizi de bu gelişmeler doğrultusunda güncellemeniz gerekir. Diğer meslek disiplinleri ile birlikte çalışmaya zorlayın kendinizi. Hep beraber daha yaşanır, daha sürdürülebilr bir memleket için buyrun beyler bayanlar. Üstünüze düşeni yapın. En azından bu sorumluluktan kurtulmuş olursunuz değil mi...

Azmi GÜN



21 Şubat 2011 Pazartesi

IBM Bankacılık Çözüm Merkezi kuruluyor

 IBM Bankacılık Çözüm Merkezi kuruluyor

Charouk, Türkiye pazarının potansiyeline inandığını belirtti.

Bu yıl 100’üncü yaşını kutlayan IBM, 16 Şubat’ta İstanbul’da düzenlediği ‘IBM Çözümler Zirvesi 2011’ ile iş dünyasını ve akademik çevreleri ‘akıllı dünya’ kavramıyla buluşturdu. Zirvede konuşan IBM Türk Genel Müdürü Michel Charouk, 2015 yılına dönük kurumsal yol haritasında Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan piyasaların önemine dikkat çekti. Charouk, şöyle devam etti: “Bir süre önce Büyüyen Pazarlar Birimi yapısını kurduk. IBM’in toplam gelirleri içinde büyüyen pazarların payı şu anda yüzde 19’da. Ama 2015’e kadar bu oranın yüzde 25’e çıkmasını bekliyoruz. Farklı cihazları üreterek, sürekli bir gelişim ve değişim içinde bugünlere geldik. Bugün 170 ülkede varız. Birçok icadımız var. Bilgisayarı hayata soktuk. PC kelimesini dilimize kazandırdık. Yazıcı gibi birçok segment bizden. Barkod da IBM standardı ve tüm dünya bunu kullanıyor. Ar-Ge’ye her yıl 8 milyar dolar harcıyoruz. Yazılım alanında da önemli satın alma ve birleşmelerimiz oldu.”

“Gelişen pazarların lideri Türkiye”
Verinin fazlalaştığına ve iş dünyasının da bunu kullanabilmesinin, rekabet avantajı açısından önem kazandığına dikkat çeken Charouk, gelişen 20 pazar içinde Türkiye’nin ön sırada geldiğinin altını çizdi. Charouk, IBM’in bu pazarlardaki hedeflerini şöyle anlattı: “Bu piyasaların hepsi önemli yatırımlar yapıyor. 2015’te toplam gelirimizin dörtte birinin bu pazarlardan gelmesini bekliyoruz. Çünkü bu ülkeler geçiş sürecinde. Örneğin Çin, Japonya’yı geçti ve dünyanın en büyük ikinci ekonomisi oldu. Gelecekte ABD’yi de aşacak. Bu yüzden bu pazarlar bizim için önemli.”
Toplantının ardından sorulara da yanıt veren Charouk, 2011 yılında İstanbul’da Bankacılık Çözüm Merkezi’ni hayata geçireceklerini söyledi. Türkiye’nin geleceğine inandıklarını söyleyen Charouk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ‘Smart City’ çalışmalarının devam ettiğini de belirtti. Şehirde trafiğin önemli ve çözüm gerektiren bir konu olduğuna değinen Charouk, “Detaylarını açıklayamam, ama belediye ile devam eden projelerimiz var. Bunlar zaman alan projeler. Çünkü kronik sorunlara çözüm arıyoruz” dedi. Charouk, 2011 yılı yatırım, satın alma ve birleşme planlarını ise şöyle özetledi: “2015’e kadar 20 milyar doları satın alma ve birleşmelere harcayacağız. Türkiye ise IBM yatırım stratejilerinde önemli olmayı sürdürecek. Ülkenin GSMH’sında BT’nin payı düşük. Bu da, yatırım ve büyüme için fırsat demek.”

“Kurumsal başarı için iş analitiği”
Toplantıda söz alan IBM İş Değerleri Enstitüsü Lideri Peter Korsten, bilgiyi etkili kullanmanın öneminin arttığına işaret ederek, “En iyi performansı gösterenler; bu verileri agresif ve güçlü bir biçimde kullanıyor. Türkiye de bu yapıda öne çıkıyor” dedi. “Dört yeni stratejik alana odaklanıyoruz: Büyüyen pazarlar, iş analitiği, bulut bilgiişlem ve akıllı dünya”
diyen IBM Yazılım Grubu Başkan Yardımcısı Julie King, Türkiye pazarının önemini ise şöyle anlattı: “Türkiye’de genç nüfus çok fazla. Onların sosyal ağlarla ilişkileri güçlü. Bu nesil, işe
girince de bu yapılara ulaşabilmeyi bekliyor. İş dünyası, gençlerin bu katılımcılığını lehine kullanmalı. Yeni datayı toplamak, yeni bakış açılarıyla bunları sürece tabi tutmak bizim için ‘daha akıllı’ olmak demek.”

IBM etkinlik lansmanı için tıklayınız.

Interpromedya Haber Merkezi bthaber@interpromedya.com.tr

9 Şubat 2011 Çarşamba

İLBANK KURULDU

İLBANK KURULDU 



İller Bankası, anonim şirket (A.Ş) statüsünde faaliyet gösterecek. Kalkınma ve yatırım bankası şeklinde görev yapacak olan Banka'nın kısaltılmış ünvanı "İlbank" olacak. İlbank, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile münhasıran bunların üye oldukları mahalli idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılayacak. Bu idarelerin sınırları içinde yaşayan halkın mahalli müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirecek olan İlbank, bu idarelere danışmanlık hizmeti verecek ve teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına yardımcı olacak. ANKARA (ANKA) - İller Bankası, anonim şirket (A.Ş) statüsünde faaliyet gösterip, kalkınma ve yatırım bankası şeklinde görev yapacak. İller Bankası'nın kısaltılmış ünvanı "İlbank" olacak. İlbank, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile münhasıran bunların üye oldukları mahalli idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılayacak. Bu idarelerin sınırları içinde yaşayan halkın mahalli müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirecek olan İlbank, bu idarelere danışmanlık hizmeti verecek ve teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına yardımcı olacak.
Banka'nın merkezi Ankara'da bulunacak. İlbank'ın kuruluş amacı şöyle:
"İl özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile münhasıran bunların üye oldukları mahalli idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, bu idarelerin sınırları içinde yaşayan halkın mahalli müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek, bu idarelere danışmanlık hizmeti vermek ve teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına yardımcı olmak ve her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlevlerini yerine getirmek.

-UZUN VADELİ NAKDİ VE GAYRİ NAKDİ KREDİ AÇABİLECEK-

Banka bu amaçları gerçekleştirmek üzere ortaklarına kısa, orta ve uzun vadeli her türlü nakdi ve gayri nakdi kredi açabilecek. Faaliyetleri konusunda araştırma, proje geliştirme ve danışmanlık hizmeti yapabilir veya yaptırabilir, teknik yardım verebilecek. Bankanın öncülüğünde şirket kurabilecek ve devredebilecek. Sigorta acenteliği yapabilecek. Gerekli izinleri almak kaydıyla yurtiçinde ve yurtdışında şube ve temsilcilik açabilecek. Yurt içi ve yurt dışı finansman kurumlarıyla işbirliği yapabilir, bunların katıldığı ulusal ve uluslararası kuruluşlara üye olabilecek. Yurt içi ve yurt dışı finansman kuruluşları ile para ve sermaye piyasalarından ve her türlü fonlardan kaynak sağlayabilecek. Amacının gerçekleşmesine yardımcı olacak her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlemlerini yapacak. Ana Sözleşmede belirtilen diğer faaliyetleri yürütecek.

-İL ÖZEL İDARELERİ VE BELEDİYELER BANKANIN ORTAKLARI OLACAK-

Bankanın ortakları il özel idareleri ve belediyeler olacak. Bankanın sermayesi 9 milyar TL olarak belirlenirken, bu sermaye Bakanlar Kurulu kararı ile beş katına kadar artırılabilecek. Sermaye tavanına ulaşıncaya kadar Bankanın ödenmiş sermayesine eklenecek kaynaklar şöyle olacak:
"Her ay Maliye Bakanlığı ve İller Bankası tarafından dağıtılacak vergi gelirleri paylarının toplamı üzerinden aylık olarak yüzde 2 oranında kesilecek miktarlar. Bankanın vergi ve diğer yasal yükümlülükler düşüldükten sonraki yıllık safi kârından yüzde otuz oranında ayrılacak pay. Diğer mevzuat hükümleri ile Banka sermayesine aktarılması uygun görülen paralar ile sermayeye eklenmek üzere yapılacak her türlü yardım ve bağışlar."

-YÖNETİM KURULUNUN GÖREV SÜRESİ 3 YIL-

Bankanın Genel Kurulu; il özel idarelerini temsil etmek üzere, il genel meclisi üyeleri arasından seçilecek yirmi kişiden, belediyeleri temsil etmek üzere, belediye başkanları arasından her bir ili temsilen seçilecek birer kişiden, İçişleri, Maliye, Bayındırlık ve İskân bakanlıkları ile Hazine Müsteşarlığını temsil etmek üzere görevlendirilecek birer kişiden oluşacak. Görev süreci 3 yıl olan yönetim kurulu üyesi sayısı 7 olarak belirlenirken, genel müdür aynı zamanda Yönetim Kurulunun başkanı olacak. Bankanın Denetim Kurulu üç üyeden oluşacak.

-YURTİÇİ VE YURTDIŞINDAN TEMİN EDİLEN FONLARIN KULLANDIRILMASINA ARACILIK EDECEK-

İlbank, yerel yönetimlerin bu Kanun kapsamındaki her türlü projelerinde kullanılmak üzere genel bütçe dahil, yurt içi ve yurt dışından temin edilen fon ve hibelerin kullandırılmasına aracılık edecek. Aracılık işlemi; kaynakların yerel yönetimlere doğrudan transferi şeklinde olabileceği gibi, bu kaynaklardan finanse edilecek projelerin yürütülmesine yardım şeklinde de olabilecek. İlbank, Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre ortaya çıkan safi karın yüzde 51'ini; il özel idareleri tarafından yerine getirilen, köylerin teknik ve sosyal altyapı hizmetlerinin finansmanı; nüfusu 200 binin altında olan belediyelerin harita, imar planı, içme suyu, atık su, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri kentsel altyapı projelerinin finansmanı ile nüfusu 25 binin altında olan belediyelerin anılan projelerinin ayrıca yapımının finansmanında hibe olarak kullanacak.

-BANKANIN ANA SÖZLEŞMESİ EN GEÇ 3 AY İÇİNDE YAPILACAK-

Bankanın; tahvil ihracı, hesapları, gelirleri, kar, kontrollük ve sigorta hizmet gelirlerinin dağıtımı ile bu Kanunda hüküm bulunmayan diğer hususlar ana sözleşme ile düzenlenecek. İlbank, çalışma alanı kapsamında yurt dışında projelendirme ve danışmanlık hizmetleri verebilir, projelerin uygulanması için temin edilen finansmanın kullanılmasına aracılık edebilecek. Banka, vadesi gelmiş kredi ve diğer alacaklarını ortak idare paylarından tahsil etmeye yetkili olacak. Bankanın Ana Sözleşmesi, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içinde yapılacak Genel Kurulun onayı ile yürürlüğe girecek. Bu Genel Kurulda illerdeki belediyeleri temsilen, her bir ilin il sınırları içerisinde mevcut olan belediyeler, adlarının baş harflerine göre alfabetik sıraya konacak. Bu sıraya göre belediyelerden hangilerinin temsilci göndereceği Banka tarafından belirlenecek. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin görevleri yenileri seçilinceye kadar, Genel Müdürün görevi ise yeni bir atama yapılıncaya kadar devam edecek.

-BANKA PERSONELİYLE YAPILACAK İLK SÖZLEŞMENİN SÜRESİ 3 YIL OLACAK-

Yasaya eklenen gecici maddeyle bu Kanun çerçevesinde yapılacak devir, tescil ve kayıt işlemleri ile bu işlemlere ilişkin olarak düzenlenecek kağıtlar her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olacak. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39'uncu maddesinin c bendi hükmü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren beş yıl süreyle Banka hakkında uygulanmayacak. Diğer bir geçici maddeye göre ise kadroları iptal edilen personelden Bankada sözleşmeli olarak çalışmak isteyenler; bu Kanunda belirtilen yönetmeliğin yayımlanmasından itibaren en geç üç ay içerisinde Bankadaki durumlarına uygun pozisyonlara atanır ve söz konusu pozisyonlara atama işlemi yapılıncaya kadar Bankaca ihtiyaç duyulan ve statülerine uygun işlerde görevlendirilecek. Bunlar, Bankada yeni bir pozisyona atanıncaya kadar, eski kadrolarının aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali haklarını almaya devam edecek. Sözleşmeli olarak çalışmayı kabul etmeyen personel, bu Kanunun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yönetmeliğin yayımlanmasından itibaren en geç üç ay içerisinde Banka tarafından Devlet Personel Başkanlığına bildirilecek. Banka personeliyle yapılacak ilk sözleşmenin süresi üç yıl olacak. Kanun bugün itibaren yürürlüğe girdi.(ANKA)



Yeni kanun için tıklayın.





HABER:http://www.haberx.com

"CBS'NİN COĞRAFYA DERSLERİNDE KULLANIMI"

"CBS'NİN COĞRAFYA DERSLERİNDE KULLANIMI" PROJESİ TANITILDI

        Fatih Üniversitesinde "Coğrafi Bilgi Sistemlerinin (CBS) Ortaöğretim Coğrafya Derslerinde Kullanımı" projesi tanıtıldı.
        Fatih Üniversitesinde "Coğrafi Bilgi Sistemlerinin (CBS) Ortaöğretim Coğrafya Derslerinde Kullanımı" projesi tanıtıldı.Üniversitenin Büyükçekmece Yerleşkesi'nde düzenlenen programda, Fatih Üniversitesi Coğrafya Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Demirci tarafından Fatih Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile 2009 yılında başlatılan ve TÜBİTAK tarafından desteklenen projenin sunumu yapıldı.
       Program, projede görev alan öğrenci ve öğretmenlere ödül verilmesinin ardından son buldu. Ayrıca uzman isimler tarafından coğrafi bilgisistemleri tartışıldı.
Etkinliğe, Bahçelievler Kaymakamı Şevket Çinbir, Büyükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Avni Sandıkçı da katıldı.

TOKİ, "Kentsel ve depremsel" dönüşümü masaya yatıracak

TOKİ, "Kentsel ve depremsel" dönüşümü masaya yatıracak 
 
TOKİ'nin ev sahipliğini yaptığı "2011 Konut Kurultayı" 4-5 Mart tarihlerinde kentsel dönüşümün tüm aktörlerinin bir araya getirildiği bir toplantı ile İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenecek.08.02.2011 16:01


 ANKARA (ANKA) - TOKİ'nin ev sahipliğini yaptığı "2011 Konut Kurultayı" 4-5 Mart tarihlerinde kentsel dönüşümün tüm aktörlerinin bir araya getirildiği bir toplantı ile İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenecek.
TOKİ'den yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'nin tamamında toplam 249 farklı noktada kentsel dönüşüm çalışmaları gerçekleştiren ve "81 ilde 500 bin konut" hedefine ulaşan TOKİ'nin niceliksel büyüklüğünün yanında, bilimsel ve akademik çalışmalara dayanan projeler geliştirme arayışıyla da dünyada bu konuda söz sahibi markalardan biri haline geldiği ifade edildi.
Fiziksel ve çevresel yönlerden bozulmuş, ekonomik ve sosyal açıdan dışlanmış bölgelerin yenilenmesi modern kentleşmenin ayrılamaz bir parçasını oluştururken deprem kuşağında yer almakta olan Türkiye için kentsel dönüşümün kaçınılmaz olduğunun belirtildiği açıklamada, "TOKİ, çağdaş kentleşmeyle doğal afetlere hazırlıklı bir Türkiye için 4-5 Mart 2011 tarihlerinde, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımlarıyla İstanbul Kongre Merkezi'nde 2011 Konut Kurultayı'nı gerçekleştiriyor. Amerika, Meksika, Kore, Japonya, Kudüs gibi dünyanın önemli ülkelerinde kentsel dönüşümlere imza atmış yerli ve yabancı mimarlık, mühendislik, şehircilik, jeoloji, çevre ve inşaat uzmanları bir araya geliyor, tecrübelerini ve çözüm önerilerini paylaşıyorlar" denildi.


-190 BİN GECEKONDU DÖNÜŞTÜRÜLDÜ-


TOKİ'nin yerel yönetimlerle Türkiye'nin dört bir yanında başlattığı kentsel dönüşüm programları doğrultusunda 249 proje gerçekleştirdiği ve 188 bin 261 konutluk gecekondu dönüşümünün yanı sıra 111 bölgede 57 bin 459 konutluk uygulama başlattığı belirtilerek, bunlardan 30 bin 745 konutun tamamlandığı ifade edildi. Bu çalışmalarda bugüne kadar yaklaşık 4 milyar TL harcandı.
Kentsel dönüşüm projelerinde kentsel yoksulluğun, altyapı ve ulaşım maliyetlerinin azaltılıp, kentsel standartların, iş potansiyelinin artırılması, ekonominin canlandırılmasının yanı sıra doğal ve çevre kaynaklarının sürdürülebilirliği, karbon salınımının ve deprem riskinin azaltılmasının hedeflendiğinin ifade edildiği açıklamada, "İnsanların nitelikli ve mutlu bir yaşam sürmesini amaçlayan, bunun için de en temel hak olan barınma sorununun çözülmesi için çalışan TOKİ, dünyayla bütünleşmenin çağdaş kentleşmeyle olacağını biliyor" denildi.


-KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN YANI SIRA, DEPREM DÖNÜŞÜMÜ DE MASAYA YATIRILACAK-


TOKİ'nin, 4-5 Mart 2011 tarihlerinde düzenleyeceği Konut Kurultayı ile dünyada ki önemli kentsel dönüşüm projelerinde yer almış uzmanları, Türkiye'deki uzmanlarla bir araya getirerek, kentsel dönüşümünü ve özellikle deprem dönüşümünü tüm yönleriyle ele alacağının belirtildiği açıklamada, "Türkiye'nin dört bir yanında, doğal afetlerin, özellikle depremin tehdit etmediği, insanların endişesiz bir yaşam sürdürecekleri, eko sisteme uygun ve sürdürülebilir büyümeye katkı sağlayan, geleceğin dünyasını kucaklayan konutlara nasıl ulaşılacağı bu kurultayda tartışılacak. Konut kurultayı için şehir planlamacılardan, konut konusunda uzman finansçılara, sosyologlardan bu dönüşümü başarıyla gerçekleştirmiş devlet adamlarına kadar, kentsel dönüşüm konusunda dünyanın en önde gelen uzmanları İstanbul'da buluşacak" ifadelerine yer verildi.


-"7 ŞİDDETİNDE DEPREM 90 MİLYAR TL'LİK FATURA ÇIKARIR"-


TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar konuya ilişkin yaptığı açıklamada " Kentlerimizde ruhsatsız konut alanları ve gecekondu oluşumu çok ciddi boyutlara varmış durumda. Sadece İstanbul'da bu oran toplam yapı stokunun yüzde 50'sini aştı. Deprem kuşağında olan ülkemizde, şehirlerimizi, salaş ve plan dışı kaçak yapılardan kurtarmak hepimizin en önemli görevi olmalı. Bugün 7 şiddetinde bir deprem binlerce insanımızın hayatını tehlikeye atar. Mali açıdan da 90 milyar TL'lik fatura çıkarır. Devlet, hükümet, yerel yönetimler, dernekler, akademisyenler ve iş dünyası birleşerek deprem dönüşümünü gerçekleşmelidir" dedi. Bayraktar bu dönüşümü başlatmak için dünyanın önde gelen kentsel dönüşüm uzmanlarını Türkiye'deki uzmanlarla bir araya getireceklerini belirterek " Konut Kurultayı'nda tüm aktörler kentsel dönüşümü özellikle de doğal afetlerden ve depremden korunmak için gerekli olan modelleri tartışacak. Biz de TOKİ olarak deprem dönüşümü deprem haritasına göre en riskli bölge ve şehirlerimizde başlatacağız" dedi.


-KURULTAYA ALANINDA UZMAN BİR ÇOK İSİM KATILACAK-


Konut Kurultayı, Türkiye'den ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Pamir, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar, İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahsen Özsoy, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden Prof. Dr. Ahmet İncekara, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi şehir planlama uzmanı Yrd. Doç. Dr. A. Erdem Erbaş, İstanbul Bilgi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nden "Gelişmekte olan ekonomilerde mortgage piyasaları" konusunda uzman, Yrd. Doç Dr. Orhan Erdem gibi önemli akademisyenlerin katılımıyla İstanbul Kongre Merkezi'nde 4-5 Mart tarihlerinde gerçekleşecek.
Kurultaya katılımı kesinleşen uzmanlar; Columbia Üniversitesi'nin dünyaca ünlü sosyoloğu, "global şehir" kavramının yaratıcısı Saskia Sassen, Sidney Rasekh, Urban Gren Global Kurucusu, Kentsel Gelişme Uzmanı, Lee Sang Leem-Kore Mimarlar Odası Başkanı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Planlama Uzmanı Tolga Yakar, Urban Logic CEO'su Bruce Cahan, Katrina Kasırgası'ndan sonrasında New Orleans şehrinin yeniden inşa edilmesinde bizzat çalışan, New Orleans Yeniden Yapılandırma Firmasının eski başkanı Joseph Williams, Affordable Housing Institute Kurucusu David Smith, UNDP, Çevre ve Sürdürülebilir Gelişim Program Direktörü Dr. Katalin Zaim, IFC Global Konut Finansman Müdürü Douglas Grayson Maria Paloma Silva De Anzorena olarak açıklandı.(ANKA)
Haber kaynağı: http://www.haberx.com

6 Şubat 2011 Pazar

TÜRKİYE ULUSAL COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMİ (TUCBS) OLUŞTURMAYA YÖNELİK ALTYAPI HAZIRLIK ÇALIŞMALARI RAPORU


         Yukarıdaki başlığa tıklayarak,Nisan 2006'da, Türkiye için oluşturulmak istenen ulusal coğrafi bilgi sisteminin kurulabilmesi için yapılan ön araştırmalar sonucu ortaya konulan rapora ulaşabilirsiniz. Bu raporun ekleri de aşağıda listelenmiştir.Üzerlerine tıklayarak açabilirsiniz.


  1. Alt yapı Çalışmalarına İlişkin Veri ve Standartlar Komisyon Raporu (TUCBS_EK-A)
  2. Alt yapı Çalışmalarına İlişkin Komisyon Raporu  (TUCBS_EK-B) 
  3. İdari ve Yasal Altyapı İle İlgili Dünya Örnekleri  (TUCBS_EK-C)
Bu konuda çeşitli toplantılar, araştırma ve çalıştaylar yapılmış olmakla birlikte bunlar yetersiz kalmış ve TUCBS kurulumunu başlatacak koşulları ortaya koyacak bir yapı henüz oluşturulamamıştır. Konuyla ilgili tüm detayları aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz.